Günün sabaha kavuşmasına dakikalar kala biraz müzik dinleyip
ardından da uyurum diye düşünüyordum. Son bi’ kahve mi içseydim acaba?
Reddedilemeyecek bir teklif sunmuştum kendime. Pazarlığa girmeden kalktığım gibi mutfağın yolunu tuttum. ‘ışık nerde amına koyim?’ diye düğmeyi ararken bi’şeye
çarptım. Korktum; çünkü bi insana dokunmuştum. Elim ayağım boşaldı, dizlerimin
üzerine çöküverdim oracıkta. Korku filmlerindeki çocuklar gibi dayandım duvar
dibine. İlahi bir ses yankılandı koridorda ‘Nİ YABIYON, MANYADIN MI EŞŞEK
SIPASI, ÖDÜMÜ GOPARDIN. ALLAH CININI ALMAYA’
İlahi ses babaanneme aitti.
‘Babaanne götümün kapağı fırladı korkudan, asıl sen nabıyon
bu saatte, gidip yatsana.’ Diyerek geri püskürttüm.
‘BEYNAMAZ OLMAYAYDIN, NAMAZ VAKTİNİ BİLİRDİN, SEN DE ABDEST
ALIRDIN, MENDEBUR ŞEY, GAK GİT BURDAN’ diyerek itti beni koridorda.
Babaanne babaanne değil the punisher bildiğin. Evde bir
misyoner, bi Adnan Oktar, bir cübbeli Ahmet gibi yaşam sürdürüyordu. Muhalefet
olamıyorduk, çünkü dikta bir rejimi savunuyor ve karşı çıkanlara beddua ederek
evden bir şekilde tasfiye ediyordu.
Ses etmeden mutfağa gittim, suyu koydum, kaynamasını
beklerken de düşünmeye başladım. ‘lan babaannemden rica etsem eski sevgilime
beddua eder mi acaba? Acaba bana geri dönmesini mümkün kılabilir miyiz? Belki büyü
yaptırırız. Vodoo büyüsü ama, böyle oyuncağı iğneleyip iğneleyip ızdırabını
sikicem. O şekil yani’ derken babaannem ‘ÇIH ŞURDAN ADI BATASICA, SU İÇEÇEM’
dedi. Suyu içtikten sonra içeri abdest almaya, ordan da namaz kılmaya gitti…
Kahvemi alıp odama geldim, sigaramı ateşledim, ardından camı
sonuna kadar açtım. kardeşler kıraathanesi gibi kokuyordu odam.
Halil Sezai’den Yangın var’ı açmıştım. Tam nakarat kısmına
geldiğimde pencerenin önünden bi’şeyin geçtiğini fark ettim. Çok hızlıydı. Bir yandan
korkuyor, bir yandan da o neydi diye bakmak için can atıyordum. Bismillah bismillah
diyerek camdan uzattım kafamı.
…
Babaannem her akşam yemeğinde kendisinin uçtuğunu, bulutlara
değdiğini, namazda huzur olduğunu savunuyor, biz de ‘he’ diyip geçiştiriyorduk.
Ona inanmadığımızı biliyordu, ama kanıtlamak içinde bir açıklaması olmadı hiçbir
zaman. Kendisine peygamber muamelesi yapmamızdan çekiniyordu sanırım. Bilemedim.
…
Gökyüzüne baktığımda E.T edasıyla seccadesiyle semada
süzülüyor, raks ediyordu.
Gözlerimi ovuşturdum, bir daha ovuşturdum, kedi amcığına
döndürdüm gözlerimi. Çünkü inanamıyordum. En son yüzümü yıkayıp geldim.
O sırada babaannemin balkona boeing 737 gibi iniş yaptığını,
seccadesini katladığını gördüm.
Ürkmüştüm. Koşa koşa balkon kapısına gittim, karşıladım.
‘BABAANNE UÇUYON SEN YA, OHA BABAANNE PEYGAMBER MİSİN SEN,
NASIL OLUYO BU vır vır vır…’ kafasını şişirdim kadının.
Gayet cool bir biçimde ‘inandım’ dedi.
Zemin katta oturuyorduk. Babaannemin uyumasını bekledim. Seccadesini
alıp uçacaktım. Benim neyim eksikti. Babaannem uyudu, seccadesini alıp bir
hışımla balkona çıktım, seccadeyi serdim, üzerine bağdaş kurup beklemeye
başladım.
5 dakika.. 10 dakika.. bir şey yok. Bismillah dedim. Yok. Bildiğim
tek dua Kevser suresi olduğu için o duayı okudum. Yok. ‘BOZUK MU LAN BU, YOKSA
BEN Mİ BOZDUM AMK?’ diye düşündüm, ardından sinirle kaldırıp attım seccadeyi
koltuğun üzerine. İçeri girdim uyudum.
Sabah uyandığımda babaannem karşımdaydı, tesbihiyle suratıma
vuruyordu. ‘DU BABAANNE NAPIYON’ diye debelendim yatakta. Bu sefer sert bir
şekilde tokat attı ve zıplattı beni yatakta. Sinirlenmiştim. ‘GAK KAHVALTI
HAZIR’ dedi. Güç bela kalktım yataktan. Masaya geçtim, sonra babaanneme o malum
soruyu sordum. ‘BABAANNE SEN NASIL UÇTUN ALLAH AŞKINA, YANİ NASIL Bİ’ŞEY BU,
BEN DENEDİM AMA YOK YANİ OLMUYO’
Babaannem biraz ağlamaklı oldu, şefkatle yüzüme baktı
ardından kahkahayı patlatarak şu soruyu sordu; ‘ilaçlarını içtin mi?’