7 Aralık 2014 Pazar

Fotraf Çekçes

Tekrar hoşgeldiniz.
Ayakkapları içerde çıkarın.
Bugün 96,97 yıllarından bahsedeceğim. Kısa kısa hikayelerle monoton geçen çocukluğumun ancak bu kadar monoton olabileceğine tanıklık edeceksiniz.
Bir de ilk defa fotoğraflı yazmaya çalışacağım.
Umarım keyif alırsınız.
Böyrün.

Yıl 1996 güzel bir bahar sabahı. Hatırladığım kadarıyla adanalı komşumuz Gülay teyze’nin diken kökü soyup ağzımıza tıktığı vakitler. Bahara tekabül ediyordu. 
Ya misafirliğe gidecektik ya da annemin yine ‘yeni film aldım hadi bi fotoğraf çekelim’ önerisiyle başladı gün. Güzel bir kahvaltının ardından dolma teker bmx’ime binip öylece turlamak, ayakkaplarımın altını eritmek istiyordum fren olarak kullanarak.
Kendimi bildim bileli anneannemlerle altlı üstlü ya da karşılıklı otururuz. ayrı değildik yani. 3-4 yıllık bir taşınma durumları yaşansa da hayatımız böyle geçti, geçiyor. Biz taşındık onlar geldi, onlar taşındı biz gittik. Allahım ne kadar tatlıyız. Öhe.
Velhasıl baharın vermiş olduğu tutkuyla tam kapıdan attım dışarı kendimi ki; ensemde bir el hırkamdan içeri çekiyordu beni. ‘FOTRAF ÇEKÇES NEREYE GİDİYOSUN?’
‘YA ANNÖ YAAAAA’
Yakarışlarım sonuç vermemişti. Ama kaçış asla imkansız değildi.
Bunda bu kadar abartılacak ne var diyebilirsiniz ama annemi tanımıyorsunuz. Fotoğraf çektirmeden önce parmak uçlarını tükrükler kaşımı düzeltir, ceketimi pantolonumu tekrar giydirir, en ufak ayrıntıyı bile kaçırmazdı. Makinanın 0.3 saniyede görüntüye çevirdiği şeyin adı fotoğraftı. Ve biz 0.3 saniye için tam 1 saat hazırlık yapıyorduk.
Neyse.
Annem tutmaya çalışıyor ben kaçmaya. Annem tutuyor ben direniyorum, annem çekiyor ben bağırıyorum. Ufak bir hengameden sonra bıçak kesiği gibi bir ses inletti bahçeyi.
‘DET!! AVRADINI SİKERİM, DOĞRU DUR’ grandpa’s mechanics... dedem sükuneti sağlamıştı. Ben de bitkin düşünce olduğum yerde durdum.
Ve sonuç:
Annem ben ve dedem kameranın karşısına geçtik,
Güleyim de güzel çıkayım diye başıma ufak bir tokat darbesi,
Duvarın arkasında sik gibi kalmayayım, kadraja sığayım diye de beni kaldırmaya çalışırken 0.3 saniyede oluşan manzara.

Sonra mı?
Ver elini toz toprak.


Emin olmamakla beraber 97 senesiydi sanırım. O kadar zaman geçmiş ki dedem bıyıklarını kesmiş zamanın dsp seçmeni, ak güvercin timsali dedem yine bahçeye atmış sandalyesini, mahalleliyi izleyerek sosyolojik analizler yapıyor, akşamına ‘bu hafize karısı da hiç yerinde durmuyor dinini siktiğim hep çalışıyor, helal olsun’ gibi analizlerle karşımıza geliyordu. Daha anlaşılırdı en azından. “hmm hafize çalışkan.”
Bir yaz günü dedem ufukta elinde bir koliyle göründü. Biraz agresif yapısı vardı, çok sevdirmezdi kendini. Ehe. Yanına koşamadım ve kutunun içinde ne var diye de meraktan ölüyordum.
Zaman yavaşlamıştı sanki, ivmesi değişmişti yeryüzünün, kütlesi küçülmüştü güneşin 1 dakika 3 gün gibi geliyordu. Neyse aq dedem geldi kapıya karşı apartmandaydık. Koştura koştura gittim yanına perdeyi çekip. Annem arkamdan ‘yavaş yavaş düşceksin öküzaleyhiselam’ dese de pek takmamıştım.
Düştüm sonra.
Dizim acıyordu lakin belli etmeden gitmiştim dedemin yanına. Benim konuşmama hacet kalmadan açıverdi kutunun ağzını.
(Bu ne amk?)
-“bu ne dede?”
+“neye benziyo?”
(Ne biçim civciv bu amk?)
-“ne dede bu kara kuru ne bu?”
+”hehehe bıldırcın lan bıldırcın.
(Vay amk)
-napcaz bunları?
+GÖ.. tövbe tövbe yicez.
-ee ne zaman büyücekler.
+ne kadar çok soru soruyon sen ya, çekil şurdan.
Diyerek kapakladı kutuyu yere, sonra saldı bıldırcınları. Kaçışmaya başladılar. İçgüdüsel midir nedir panter gibi peşlerinden koştum. 4-5 tane falanlardı. Hepsi ayrı yöne kaçıyordu. 15 dakikalık koşuşturmadan sonra dedem oturduğu yerden “oğlum napıyon?” dedi.
“kaçıyolar dede tutmaya çalışıyorum” deyince “o duvarlar niye var olm sen neden kendini aptal gibi yapıyon” dedi. Biraz düşündüm haklıydı, sonra ben de çıktım duvarın üzerine oturdum.
Cebimdeki yumiyumu çıkarıp kemirmeye başladım. Gözlerimi bi yere sabitleyip gerizekalı karıncaları izler gibi bıldırcınların hareketlerini izliyordum.
Velhasıl kelam akşamı ettik.
Hep beraber yemek yiyecek star tv’deki bet suratlı karının haber sunuşunu izleyecektik. Masa kuruldu salata geldi, çorba içtik pilav kondu, lan üstüne bi et parçası attı anneannem.
Hiç ses etmeden ısırdım bi parça. Tadı tavuk gibiydi ama tavuk değildi. Bu ne dedim anneannemi dürterek sessizce. Bıldırcın dedi.
Yıkılmıştım. Artık eski ozan değildim. Üzüntüden ağlayacaktım neredeyse. Durgunlaştığımı gören annem yesene deyince; "YA BARİ BİRAZCIK BÜYÜSELERDİ" dedim.
Sessizlik oturdu masaya.
Sonra benim o halimi görünce dedem anlatmaya başladı.
Bu hayvanlar böyle yeniyor da efendime söyleyeyim böyle yetiştiriliyor da, vay efendim yumurtası çok vitaminli de, sağlıklı da falan da filan inter milan.
Geçmemişti üzüntüm.
Anneannemin her zaman elma şekerleri vardı bu gibi durumlar için. Tevekkeli dedeme vermiş ‘ver şunu çocuğa da al gönlünü’ diye dedem de geliverdi usulca yanıma.
Neyse düzelttik aramızı.

Akşam biraz zor uyusam da sabah dinç uyanmış dedemi yine bahçede otururken görmüştüm. Kahvaltımızı ettik, ben tam atariyi takmış mario oynayacakken. “KALK FOTRAF ÇEKÇES” dedi annem.
Dejavu..
Ellerim cebimde çıkıverdik evden. Dedemin yanına gittik. Annem kaşlarını düzelt direktifiyle beni derledi. Dedemin önüne oturttu, peynir diyin bakiyim diyerek resmetti geçen günün suratımızdan silinmeyen şaşkınlığını.
En azından dedemin.
Ben sinsi sinsi peynir dedim ama dedem demedi. 


Yaşımdan mütevellit balık hafızası gibi ruhiyem mevcutmuş. Yıllar sürebilecek potansiyel bir travmayı zor uyuyarak atlatmışım sadece. Tebrikler bana. Beni.


Kollarıma sakızdan çıkan dövmeleri yapıştırdığımı saymazsak çocukluğum çok sıradandı be Müjgan.

6 yorum:

  1. yumiyum <3 çok eğlenceli bir üslubun var okurken insan hiç sıkılmıyo :)

    YanıtlaSil
  2. Okudugum ilk yazin bu olsun. Allahin izniyle takipcinim bundan sonra

    YanıtlaSil
  3. Sıkılmadan okudum güzel yazmışsın sadece bir fotoğrafta kalın giyinmişsin ertesi gün dediğinde kısa kollu o biraz tuhaf geldi. Neyse bu kadar uzun bi yazı olmasına rağmen keyifle okudum yer yer tebessüm ettim ellerine emeğine sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ertesi gün demedim :( 97 yılına atladım :)teşekkür ederim

      Sil