15 Kasım 2011 Salı

Çok Sevgili Kazım


Çok sevgili kazım

Hikayelerimde başrol oynayan adam. Ve bu insanın nasıl bir geçmişi olduğunu şimdi yazacaklarımla anlatmaya çalışacağım.

Mahallemizin “öküz”ü, “trol”ü, “insan azmanı”.. “baş tacı”..
Evlat olsa sevilmez öyle bir tür.

Kazım 83 yılında, annesinin binbir güçlükle doğurduğu insan müsvettesidir. Tam olarak 5 kilo doğdu. Kantarı kırdığı iddaları 2011 yılında bile sürmektedir.
Annesinin onu ahırda doğurması, çocukluğumuz boyunca elimizde hep koz olarak bulundu.
“ben insan değimliyim ulan?” diye sitem edip sorduğunda,
Gayet rahat bir şekilde “haklısın, değilsin kazım” dememize engel teşkil etmiyordu.
Çok ürkütücü bir tip vardı allahsızın. Suratında doğuştan gelen bir iz vardı. Scarface misali dolanıyordu ortalıkta. Kalıplı, iri yarı bir şeydi.
Tanımsızdı. “kim bu?” diye sorduklarında, “insan diyorlar” derdik.

Babası sürekli döverdi kazım’ı. 2 gram beynini de o alırdı her akşam. Bazı günler dışarı çıkamazdı. Çok dayak yerdi. Üzülürdüm haline. Elimden bişey de gelmezdi ki. babası nöbet tutuyordu. Ağzına sıçtımın herifi. Z.kti çocuğun hayatını. Dışarı çıkamamasının sebebi aldığı cezadan değil, yediği dayaklardandı. Sırtı çizik içinde, ağzı yüzü kan revan olduğu günleri bilirim. Çok üzücüydü. Ta ki babasıyla hesaplaşıncaya dek. 

Okul hayatı çok dramatikti. Esaretin bedeli misali yaşıyordu. Çok vukaatı vardı. Öğretmene zıplayıp tekme attığı hala anlatılıyor. Sadistti pezevenk. O yüzden ona camekan bir yer yapıp orda eğitim görmesi için “pilot” öğrenci seçtiler. Türkiye’de bir ilkti. İyi bir şey zannediyordu ama yapacak bir şey yok. Kazım aynı kazım sonuçta.

Çok üzerine giderdik kazım’ın. Aslında onu bu hale getirende bizdik. Onu sevmediğimizi zannederdi ama onu en çok sevenlerden biri bendim. Aşağı mahalleyle başım belaya girdiğinde götümü hep o kollardı. Çıkar ilişkisiydi bu.

Bir gün kazım’ı eve atari oynamaya çağırdım.
“volehohoho leölehehe” vari sesler çıkartarak sevgisini gösteriyordu aslında. Minnetardı bana.
Onu her çağırdığımda, annemin bahçeye özenle diktiği kasımpatıları yolup geliyordu Piç. sevgi gösterecek ya götelek. Annem o gittikten sonra ağzıma sıçıyordu o ayrı bir konu.
Kazım’ın tek oyuncağı vardı. Babasının verdiği bir topaç. Çevirir çevirir izlerdi onu. Eve gelirken onu da getirmişti.
“kazım ver lan ben de çeviriyim.”
“veremem olum, babamın bu. Anamı üzerime katar, ikimizi birden nefes almadan s.ker o derece yani. Yapamam bunu.”
“tamam kazım. Yeter ki halime teyze’ye bişe olmasın. Ben ipiyle oynayayım o zaman.”
Kazım’la o gün. 50 lik yapboz bitirdik. Evet bir gün sürdü. Malum kazım’ın beyin, doğum sırasınada  aktığı için, inekler yemişti.(etinden sütünden yararlanıyorduk dedikleri bu olsa gerek)

Güzel bir arkadaşlığımız vardı.
-rukiye’nin peruğu
-ismet’i bayıltması
-topaç yüzünden, babası tarafından tecavüze uğraması
Ve bunun gibi birsürü hikaye kazandım bu adam sayesinde.

İyi ki varsın kazım.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder