16 Kasım 2011 Çarşamba

Kavuşamamak Sevdiğine


Sene 2005

Aşkım jale’yle olan 1.ayımızdı. mutluluktan havaya uçuyordum. İlk defa birine aşık olmuştum. Bildiğin aşk yaşıyordum yani.

Bir sabah jale aradı;
“bitaneeeeem, günaydın.”
“günaydın bebeğim”
“ortaköy’de bi kahvaltıya ne dersin?” çok güzel bir teklifti. Beni benden almıştı.
“hemen çıkıyorum” diyerek toparlanıp, çıktım evden.

9’da ortaköy’de bir kahvaltı, ordan beşiktaş’ta güzel bir dürüm ardından taksimde içki..
Kömüş gibi yiyor içiyoruz. Hayvan gibiyiz. Gittiğimiz her yeri kurutuyoruz. Hatta bir mekanda ölümüne pul biber kullanmıştım. Hesabı öderken, şefin şu sözlerini unutmuyorum
“pul biberin parasını ver yeter yiğenim.” Dumur olmuştum.

Böyle güzel bir ilişkimiz vardı. Yer, içer yatardık. Mesuttuk ikimizde.
Jale iki tane abiye sahipti. Abi değil çam yarması bildiğin. Vurdum mu adam bayıltırlar. O derece öküzler.

Jale çoğu zaman çıkamazdı dışarıya. ağabeyleri zebani gibi dikilirdi başında kızın. Her buluşmamızda sitem eder, ağlardı. Tek aradığı sevgiydi.
“prangalara vuruyolar beni” demişti bir keresinde. Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü.
Buna daha fazla katlanamazdın. Hemen bir şeyler yapmam gerekti.

Jale’yi kaçıracaktım!

Pazartesi gecesi. Saat tam 01:30 da jale’yi kaçırıp, sonraki gün yıldırım nikahı kıyacaktım.
Ağabeyleri memurdu. Pazartesi gecesi yorgun olacaktı, çalışan her insan gibi. Bu bir handikaptı. Kullanmalıydım. Jale’yle konuşup anlaşmıştık.

Tüm evlilik işlemlerini halletmiştim Salı gününe randevu almıştım.

Pazartesi gecesi geldi çattı.
Prison break’te gibi hissediyordum kendimi. Jale’nin camına. 3 kez ışık yakıp söndürdüm. Ardından ufak bir taş attım ve jale camı açtı. Çok zor olmadı lan aslında.
2.kattı. jale “ ip yok çarşaf yok. Ne yapıcaz dedi?”
“atla” dedim birden. Ağzımdan kaçıvermişti. Demez olaydım. Jale’nin gözleri parıldadı.
Taze bok gibi bıraktı kendini üzerime. “lök” oturdu kucağıma. Belim incinmişti. Jale beni sırtladığı gibi doğru arabaya. Ordan da eve.

Jale mutluluktan uçuyordu. Beşiktaş nikah salonuna yarın için randevu almıştım. Jale’ye söylememiştim hangi nikah dairesinde evleneceğimizi.

Gün geldi. Yağmurlu bir gün.
Yağmur inceden don ıslatmaya başlamıştı.

Jale, nikah dairesine yaklaştıkça suratı değişiyor. Bana bişeyler anlatmaya çalışıyordu.
Ben ise ağzını kapatıyor “sus. Sadece akışına” bırak diyerek geçiştiriyordum.

Randevu saati gelmişti. Girdik salona. Oturduk masaya. Jale deli gibi terliyor ve hala konuşmaya çalışıyordu. Ben ise onu susturup mutluluğuma devam ediyordum.

Salon kapısı ağır ağır açıldı. Her şey slow motion dı. İlk bir el göründü kapıdan. Ben ise o yöne bakmamaya çalışıyordum heyecanlıydım. Eblek bir gülümseme vardı suratımda. Jale’ye baktığımda baygınlık geçiriyordu anlam veremiyordum.
Nikah memurunun suratını gördüğümde yaşanan ruh halim anlatılamaz.
“g.tü deldirmek için, bu kadar yolu tepmeseydiniz” dedi nikah memuru. Evet o memur jale’nin abisiydi. kaybedilen sadece g.tüm değil, aynı zamanda erkekliğimdi. Bildiğin s.kecekti beni.

Yaşar usta edasıyla yanıma geldi. Her adımda şekil değiştiriyordu. Dibime geldiğinde ben çok hatim etmiş, rükuya varıyordum. Ve yanımdayken bir pradöterden farksızdı.
Anamı s.kecekti.

En son hatırladığım suratımda bir ağlama ve o koca yumruk.

İyileşmem 6 ay sürdü. Jale’den hala haber alamıyorum. Flash tv ye çıkıp çıkmamayı da düşünmedim değil.

1 yorum:

  1. Sen hakikaten yaşıyor musun bunları ya ? Yoksa bu nasıl bir hayal gücüdür :)

    YanıtlaSil